19 Kasım 2007 Pazartesi

...


Agu.2005
...... Şehrin ortasına attığın soğuk karanlık düğümlerinden dönmedi mi hala başın …ben ne zaman senin geldiğini duysam yerin altından büyük kara haşmetinle perona ayak basacağın yerde sanırım ki dünya yoğruluyor.. oysa dümdüz görünür herşey...sanki içimden değil yanımdan geçip gitmişsin gibi geçmişsin sadece..acayip.. dönmesen dursan…..kötü bir kentten geldim bu istasyona..ne zaman geldim ne zaman giderim.. sen kendini bunca kalabalık sanıyorsun ya içine giren çıkanlardan ama değilsin..öyle ıssızsın ki…en derine düştüğün uykun varya orda işte sanki hep küsüyorsun..yalnız kalmasan hiç küser misin..
Ben buraya uzun zaman önce geldim..ışıklı zamanlardı sanki ben çocukken bazı anlar var hatırlıyorum çok eskide kaldı..
en kötüsü de derlerdi en kötüsü de bilmiyorum ki sonuna kadar hep bir daha kötü çıkıp geliyorken artık nedir bu en kötüsü de diyen cümle başları… ben seni içimi kıyan lacivert bıçaklardan hatırlıyorum..kokundan hatırlıyorum birbirine çarpan iki çelik mavi bir şimşeğin havada dağılan kokusundan. kötü kara ve haşmetlisin....bense bu istasyonun delisiyim..sen ölümsün... bana yapışan ağırlıksın başka türlü bir ölümümsün sen soğuk buz gibi ..çıkardığın sesler kendini tekrarladığının tek delili..bu soğukluk karanlığından mı geliyor yoksa her metal yığınına özgü bir sıradanlık mı…
Bekliyorum burada unuttum kaybettiğimi ............

Hiç yorum yok: